Sosyoloji

Aile ve Gelenek-Göreneklerimiz (!)

DEĞİL
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ,
‘SAMANYOLU’
VE/VEYA
‘ANDROMEDA GALAKSİSİ’NİN SÖZLEŞMESİ’Nİ SUNUN, BOŞUNA…!
DAHASI
GELENEK-GÖRENEKLERİMİZMİŞ(!)
PEH PEH…!
BU YAPILIP EDİLENLER-OLUP BİTENLER
‘İŞLERİNE NASIL GELİRSE GELENEĞİ’
OLMASIN…!?

24.03.2021tarihli, kendi “facebook” ana sayfasındaki paylaşımında güzel insan, can yoldaş Gülay Bahadıroğlu, Hukukçu Mustafa Necati Nalıncı’nın paylaşım yazısını paylaştığı o yazısı üzerine, ilkin aşağıda bu “paylaşım yazısı”nı ve ardından da, kendi “yorumum”u vereyim.

Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay, “İstanbul Sözleşmesi” yerine “…çözüm bizatihi gelenek ve göreneklerimizde, özümüzde mevcuttur(1) diyerek  “gelenek ve göreneklerimiz”i koymayı önermiş!

Hangi gelenekler” meselâ?
* “Ölen kocasının yerine kardeşiyle evlendirilme” geleneği mi?
* “Tercihine göre değil başlık parasına göre evlendirilme” geleneği mi?
* “On beşinde kız ya, erde gerek ya, yerde!” geleneği mi?
* “Bakire değilse alındığı eve iade edilme” geleneği mi?
* “Bakire olduğunu kanıtlamak için pencereden kanlı çarşaf sarkıtma” geleneği mi?
* “Karşılıklı kardeşlerin evlendirilmesi”ni sağlayan “Berdel” geleneği mi?
* “Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik bırakmayacaksın!” geleneği mi?
* “İkinci, üçüncü, dördüncü eş olma!” geleneği mi?
* “Eşi olmadan sokağa çıkamaz, kocasının arkasında yürür, saçının teli görünse cehennemde yanar!” geleneği mi?
* “Namus cinayeti” geleneği mi?
* “Evde erkekler yemek yemeden sofraya oturmama” geleneği mi?

İstanbul Sözleşmesi” de tam bunun için, sizin “Türk Aile Yapısı” dediğiniz “Gelenek ve Görenek” dediğiniz, kadınları “ikinci sınıf vatandaş” olmaktan kurtarmak için vardı!(2)

Hatırlayalım-hatırlatalım. “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele”ye dair “Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 11 Mayıs 2011’de imzaya açılmıştı. Altına imza atılan ve yürürlüğe giren [“T.C Devletitarafından 11 Mayıs 2011 imzalandı. 10 Şubat 2011de Bakanlar Kurulunda karara bağlandı. 14 Mart 2012deTBMMde, “AKP-CHP-HDP-MHPnin, yani TBMM’DEKİ TÜM PARTİLERİN OYBİRLİĞİile kabul edildi.] bu sözleşme, maalesef Cumhurbaşkanlığı tarafından iptal edilip, yürürlükten kaldırıldı!

Geçmişi bir kez daha hatırlayalım-hatırlatayalım.

Ne demişti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24.11.2014 tarihli demecinde: “Kadın-Erkek eşitliği mi? Olmaz öyle şey! Fıtrat (yaratılış) a ters!”(3)

Düşünebiliyor musunuz? AKP İktidarı, “Avrupa Konseyi”nin “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele”ye ilişkin kararını “Cumhurbaşkanı Kararnamesi”yle iptal edebiliyor! Yapabilir mi? Hukuk Devletinde yapamaz! Oysa bu karar, “T.C Devleti” tarafından 11 Mayıs 2011 imzalandı. 10 Şubat 2011’de “Bakanlar Kurulu”nda karara bağlandı. 14 Mart 2012’de “TBMM”de, “AKP-CHP-HDP-MHP”nin, yani “TBMM’DEKİ TÜM PARTİLERİN OYBİRLİĞİ” ile kabul edildi. Hadi AKP’nin “TBMM GRUBUNUN İRADESİ”, Cumhurbaşkanı’nın elinde diyelim. Peki, hangi hakla Cumhurbaşkanı Erdoğan, “CHP-HDP-MHP’NİN İRADESİ”ni çiğniyor? Bu davranış en azından, “siyasi nezaketsizlik” ve “yetki gaspı”dır! Anayasamızın 90/5 md.’ne göre, “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KANUN HÜKMÜ”ndedir!

Sözleşme hakkında, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz! İstanbul Sözleşmesi, diğer kanun maddeleri ile çelişkiye düşerse, İstanbul Sözleşmesi esas alınır! Yani yasal ağırlığı, Anayasa Maddesi kadar olan bir kanunun, bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile iptal edilmesi mümkün değildir; yapılan iş, bir yetki gaspıdır!”(4)

12 Bölüm” &“75 madde (ilgili fıkralar dahil)”den oluşan “İstanbul Sözleşmesi”nin “tam metni(5)ni okuyup dikkatlerime kaldırmış biri olarak, “yürürlükten kaldırılması”na ilişkin diğer “yorumlarım” da, aşağıdadır:

Güzel insan, can yoldaş Gülay Bahadıroğlu; “bir ‘medeniyetin gelişmişlik derecesi, ahlakı’ öncelikle ‘kadına bakış’ında gözlenir. ‘Gelenekçi’, ‘ataerkil’ bir toplumda can çıkıyor, huy çıkmıyor! ‘İnsanca yaşamı umursamayan, kadını aşağılayan, ikinci sınıf vatandaşlığa iten gelenekler’, sadece ‘form’ değiştirerek toplumun ataerkil yapısını sürdürmeye devam ediyor. Toplumda ‘ırkçılık’, ‘faşizm’ zaten buralarda başlıyor! Gelenek ve görenekleri olduğu gibi korumak istemek, üzerlerinde düşünmemek, ‘modifiye’ etme ihtiyacı duymamak, çağın ‘insan etiği’ne uymayanları çıkarıp atamamak, ‘insan evrimi’ni kabul etmemektir! Bu şekilde insanlık ileri gidemez! Eskiden herşey ‘dört dörtlük’ müydü? ‘Ailede huzur varmışmış(!)… Kadının söz hakkı mı vardı eskiden? Evde bir ‘biblo’dan farkı neydi? ‘Evde kadının sözü geçermiş(!)’… Bu da, iğrenç bir ‘maskilist [maschilista: erkek şövenist (z.c.)]’ söylem! Kadını eve kapıyor, evin sorumluluğunu kadına yıkıyor! O dışarıda çalışıp para getirecek, kadın onun getirdiği para ile evi en iyi şekilde döndürecek, ona itaat edecek! İtaat etmekten başka şansı var mı? Yok! ‘Kadın ezilirse, toplumda erkek gibi bir varolan değil, varlık olursa sorun yok!’ Herkes huzurluJ Kadının adı sadece evde var; ev dışında ne, ‘ad’ı ne, kendisi bir ‘birey’ olarak toplumda yok! Kadın toplumda ‘anne’ ‘ataerkil dayatması’nı kendini tanımlamaya yeterli ve layık gördüğü, ‘cinselliğini erkekten bağımsız olarak tarif edemediği’ sürece, toplumda bir erkek gibi varolan değil, ‘taş’, ‘kum’ gibi varlık olmaya devam edecektir! Ataerkil toplumlarda kadına, ‘öğretilmiş kadınlık’ vardır ve bu kadına dayatılan bir ‘psikolojik baskı’dır! Anadolu’da kadınlar ileri yaşlarda; ‘kırk yıl koca kahrı çektim, kocattı beni bu adam!’ diye şakayla karışık serzenişte bulunur. Bu zaten ‘Freud Sürçmesi’, yani ‘bilinçaltının kontrol dışı bilince çıkması’dır!”(6) derken, hakîkâti dillendirmektedir; yerden göğe kadar da haklıdır.

Her üç “paylaşım” başlığı altında söyledikleriniz ile “yorumlar” bölümünde izah ettiğiniz düşüncelerinizin ana fikrine içtenlikle katılıyorum. Gelgelelim, dönüp-dolaşıp yine, şu “İKİ SORUNSAL”ın; biri “…düşmanlık-nefret”, diğeri de “…yoksunluk”un üzerinde kalakalıyoruz! İşin “kardinal cehre”si; “yaşanan-yerleşik aktüalite”de, maalesef “otantik sanat & filozofi & ilim” üçlü paketine “gizli-açık” her iki biçimde de  “düşmanlık besleyen-nefret duyan”, dahası “otantik sevgi & rahmet & akıl” üçlü paketinden de “yoksun bir toplum”a siz, değil “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ”ni, “SAMANYOLU VE/VEYA ANDROMEDA GALAKSİSİ’NİN SÖZLEŞMESİ”ni sunun, boşunadır!

Dahası, “gelenek-göreneklerimizmiş(!) peh peh…! Bu yapılıp edilenler-olup bitenler, “İŞLERİNE NASIL GELİRSE GELENEĞİ” olmasın…!?

Son tahlilde, bu “iki sorunsal” çözülmedikçe, çözümlenmedikçe de, hiçbir “SÖZLEŞME” böylesi toplumları “otantik yol”a getiremez ve “OTANTİK DEVRİM” asla gerçekleşemez; ve’s-Selâm…!

(1) Bkz. OKTAY, Fuat(Cumhurbaşkanı Yardımcısı);20.03.2021 tarihli, “Artıgerçek”teki haber, https://artigercek.com/ haberler/ fuat-oktay-dan-istanbul-sozlesmesi-nin-kaldirilmasina-gelenek-ve-goreneklerimiz-bize-yeter-yorumu & 20.03.2021 tarihli, “News Kıbrıs International”daki haber, https://newskibris.com/istanbul-sozlesmesinin-feshinin-ardindan-fuat-oktay-gelenek-ve-goreneklerimiz-bize-yeter/. (Erişim Tarihi: 20.03.2021).

(2) Bkz. BAHADIROĞLU, Gülay; 24.03.2021 tarihli, kendi “facebook” ana sayfasındaki, Hukukçu Mustafa Necati Nalıncı’nından (20.03.2021 tarihli kendi “facebook” ana sayfasındaki paylaşım yazısı, https://www.facebook.com/profile. php?id=100010214374458) iktibasla, https://www.facebook.com/gulay.bahadiroglu & https://www.facebook.com/profile. php?id=100010214374458. (Erişim Tarihi: 20-24.03.2021).

(3) Bkz. ERDOĞAN Recep Tayyip (Cumhurbaşkanı); 24.11.2014 tarihli demeci, https://www.bbc.com/turkce/haberler/ 2014/11/141124_kadininfitrati_erdogan & http://ahmetsaltik.net/tag/basbakan-yardimcisi-bulent-arinc/. (Erişim Tarihi: 20. 03.2021).

(4) Bkz. SERDAROĞLU, Rifat(Doğru Parti Genel Başkanı); 20.03.2021 tarihli demeci, https://ozgurifade.com.tr/ 2021/gundem/her-sey-aslina-doner-22957/. (Erişim Tarihi: 20.03.2021).

 (5) Bkz. “İstanbul Sözleşmesi”nin “Tam Metni”; 20.03.2021 tarihli, “Gazete Manifesto”daki ilgili haber, https:// gazetemanifesto.com/2021/iste-akpnin-cekildigi-istanbul-sozlesmesi-426177/. (Erişim Tarihi: 20.03.2021).

(6) Bkz. BAHADIROĞLU, Gülay; 25.03.2021 tarihli, kendi “facebook” ana sayfasındaki paylaşım yazısı, https://www. facebook.com/gulay.bahadiroglu. (Erişim Tarihi: 25.03.2021).

Yazar

  • Zeki Coşkunsu

    Şair, yazar, araştırmacı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Bilgi Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Mütevelli Heyeti üyesidir. Natürel İlimler Felsefesi, Operasyonel Araştırmalar, Sibernetik, Semiyotik gibi konularda çalışmalar yapmaktadır.

Paylaş: